Yılbaşı yaklaştığında ülkemizde uzun süredir değişmeyen bir gündem yeniden öne çıkıyor: Asgari Ücret.
Sendikalar, siyasi yapılar ve kamu yönetimi farklı değerlendirmeler yapıyor; beklentiler dile getiriliyor, rakamlar tartışılıyor. Ancak bu tartışmaların merkezinde çoğu zaman asıl sorunun yeterince ele alınmadığını görüyoruz: Toplumun alım gücü ve kalıcı refah nasıl artırılabilir?
Asgari ücret artışları elbette önemlidir. Ancak yalnızca rakamların yükseltilmesi, hayat pahalılığı karşısında vatandaşın gerçek alım gücünü korumaya yetmemektedir. Gelir seviyesinin sürdürülebilir biçimde artması; üretimin gelişmesi, istihdam alanlarının genişlemesi ve katma değeri yüksek ekonomik faaliyetlerin çoğalmasıyla mümkündür. Aksi hâlde geçici çözümler, uzun vadede yeni sorunları beraberinde getirebilmektedir.
Bu noktada sendikaların, siyasi aktörlerin ve kamu yönetiminin sorumluluğu büyüktür. Toplumsal beklentiler karşısında daha şeffaf, daha kapsayıcı ve daha uzun vadeli bir bakış açısına ihtiyaç olduğu açıktır. Tartışmaların belirli dönemlere sıkışmadan, yılın tamamına yayılan yapıcı bir zeminde yürütülmesi, toplumun tüm kesimleri açısından daha sağlıklı sonuçlar doğuracaktır.
Bir diğer önemli mesele ise toplumsal katılım ve fikir üretimidir. Günümüzde pek çok insan yaşanan sorunlara dair eleştiriler dile getiriyor. Ancak eleştirilerin, somut öneriler ve uygulanabilir projelerle desteklenmesi gerektiğine inanıyorum. Çünkü çözüm üretmeyen eleştiriler, zamanla umutsuzluk duygusunu derinleştirmekte ve toplumsal güveni zedelemektedir.
Bu düşünceden hareketle bir süre önce basit ama samimi bir
çağrıda bulundum:
Eğer bu ülkenin geleceği hepimizi ilgilendiriyorsa, her birey ayda yalnızca birkaç saatini ortak akla ayırabilir. Farklı mesleklerden, farklı tecrübelerden insanların bir araya gelerek serbestçe fikir alışverişi yapabileceği, herhangi bir çıkar beklentisi taşımayan bir düşünce ortamı oluşturulabileceğine inanıyorum. Bu anlayış doğrultusunda, benzer hassasiyetleri paylaşan kişilerle birlikte “Anadolu Grubu” adı altında bir düşünce ve istişare platformu oluşturduk. Amacımız kimseyi eleştirmek değil; yapılabilecekleri konuşmak, sorunları değil çözümleri çoğaltmaktır. Burada özellikle altını çizmek isterim ki; vatana ve millete ihanet suçu kapsamında değerlendirilebilecek fiiller ile kişisel hak ve özgürlükleri gasbeden eylemler dışında, hiçbir kişi, kurum ya da yapıyı eleştirmeyi bir yöntem olarak benimsemiyoruz. Bizim için esas olan, yanlışları işaret etmekten çok doğruları inşa etmektir.
Aynı anlayışla, bizi eleştirenlere dahi doğrudan cevap vermek yerine, önce şu soruyu sormayı tercih ediyoruz:
“Dışarıdan bakıldığında gerçekten böyle mi görünüyoruz?”
Eleştirileri polemikle karşılamak yerine, şeffaflıkla, tutarlılıkla ve doğru işler yaparak bu eleştirilerin kendiliğinden anlamını yitireceği bir yapı oluşturmayı hedefliyoruz. Bu yapının en temel ilkelerinden biri de temsil sorumluluğunun nasıl belirleneceğidir. Temsil görevi üstlenecek kişiler; popülerliklerine, tanınırlıklarına ya da dönemsel söylemlerine göre değil, ülke ve memleket için ortaya koydukları projelerle değerlendirilecektir. Bu değerlendirme yalnızca seçim dönemlerine sıkıştırılmayacak; projeler, bir seçimle başlayıp bir sonraki seçim dönemine kadar devam eden, ölçülebilir ve sürdürülebilir bir anlayışla ele alınacaktır.
Yönetime talip olanlar; günü kurtaran vaatlerle değil, akılcı, uygulanabilir ve toplumun tamamına fayda sağlayacak çözüm önerileriyle bu sorumluluğa aday olabilecektir. Değerlendirme süreci; kişisel akıllarla değil, farklı bakış açılarını bir araya getiren ortak akıl anlayışıyla yürütülecek; hiçbir bireyin kanaati, tek başına belirleyici olmayacaktır.
Bu yapı içerisinde özellikle vurgulamak isterim ki; asgari ücretle çalışanlar, emekliler, herhangi bir geliri olmayan vatandaşlarımız ve köylerde yaşayan hemşerilerimizden kesinlikle aidat alınmayacaktır. Amacımız yeni bir ekonomik yük oluşturmak değil; sesi yeterince duyulmayan kesimlerin de düşünce üretim süreçlerine eşit şekilde katılabilmesini sağlamaktır.
Aidat sistemi, yalnızca ekonomik imkânı olan ve bu sürece gönüllü olarak katkı sunmak isteyen kişiler için, tamamen şeffaf ve hesap verebilir bir çerçevede uygulanacaktır. Böylece kimse maddi gücü nedeniyle dışlanmayacak; herkes fikriyle bu yapının doğal ve eşit bir parçası olacaktır.
Biz, başkalarının ne yaptığıyla değil; kendi yapabileceklerimizle ilgileniyoruz. Planlarımızı, projelerimizi ve hedeflerimizi açık bir şekilde paylaşmayı; toplumu ayrıştırmadan, ortak paydalarda buluşmayı önemsiyoruz.
Çünkü kalıcı refah; polemikle değil, sağduyu, emek ve ortak akılla mümkündür.
Sağlıklı günler dilerim...