Skip to content
  • 18.05.2025
  • Künye
  • Iletisim
  • Gizlilik

Sağlık Gazetesi

Günlük Sektörel Haberler

  • Anasayfa
  • Teknoloji
  • Gündem
  • Kamu
  • Ekonomi
  • Bilim
  • Eğitim
  • İnsan Kaynakları Duyuruları
Sağlık Ekonomisi

Sağlık Hizmetinin Kalbi, Doğru İletişimle Atar

2025-05-09

Sağlık hizmet sunumunun ilk ve en kritik adımı, hastaların sağlık kurumuna adım attığı anda yaşanır. Bu ilk temas noktası çoğu zaman, hasta kayıt-kabul biriminde görev yapan tıbbi sekreterlerdir. Ancak ne yazık ki bu bölümde görev yapan personelin iş yükü fazladır, iletişim eğitimi ise yetersizdir. Bu nedenle hasta ile sağlıklı bir iletişim kurulamamakta ve süreç daha en başında aksaklık yaşamaktadır.

Unutmamak gerekir ki sağlık hizmeti almaya gelen bireyler, hem fiziksel hem de ruhsal olarak yıpranmış, hayatlarının belki de en kırılgan dönemindedir. Kendilerini ifade etmekte zorlanabilir, gergin, endişeli hatta öfkeli olabilirler. Böyle bir durumda, karşılarındaki sağlık personelinin de yorgun, moralsiz ve eğitimsiz olması, iletişim zincirini daha oluşmadan koparır. Bu da hasta ile sağlık çalışanı arasındaki güveni baştan zedeler.

İletişim, sağlık hizmetinin kalitesini doğrudan etkileyen önemli bir unsurdur. Hastalar, güler yüzlü ve nazik bir çalışanla karşılaştıklarında kendilerini değerli hisseder, moral bulur ve iyileşme sürecine psikolojik olarak daha olumlu yaklaşırlar. Oysa çoğu zaman bu ilk temas, soğuk, ilgisiz ve sert bir tutumla gerçekleşmekte; hasta daha hizmeti almadan, hizmetten soğumaktadır.

Ben de bir sağlık kurumuna başvurduğumda bu olumsuz tabloyla karşılaştım. Kayıt bölümünde çalışan personelin yaklaşımı, empati ve anlayıştan uzaktı. Yıllardır bu alanda çalışan ve sağlık sisteminin iç yüzünü bilen biri olarak, yaşananların kişisel değil, sistemsel sorunlar olduğunu biliyorum. Bu nedenle olayı kişiselleştirmeden, çözüm yollarına odaklanmayı tercih ediyorum. Ancak bir vatandaş olarak yaşadığım sorunu iletmek istediğimde, yetkili kişiyle görüşme talebim karşılıksız kaldı. Çünkü ilgili kişi yerinde yoktu. Mesai saatleri içinde yetkilinin ulaşılmaz olması, kuruma olan güveni zedeleyen bir başka olumsuzluktur.

Sağlık hizmeti, her aşamasında ciddi, düzenli ve hesap verebilir bir yapı gerektirir. “Benim işim var, biraz erken çıkayım” gibi yaklaşımlar zincirleme sorunlara yol açar. Bu yalnızca bireysel değil, kurumsal bir ihmaldir. Başhekim bu durumdan habersizse, Bakanlığın bilgisi var mı? Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü bu durumu biliyor mu? Bu soruları kendimize sık sık sormalı; denetim mekanizmalarını aktif ve şeffaf tutmalıyız. MHRS üzerinden randevu alıyorsunuz; ancak randevunuzun iptal edildiğini, hastaneye giderken yolda öğrenebiliyorsunuz. Hastaların randevu iptali için uyması gereken süre Bakanlık tarafından belirlenmişken, sağlık kurumlarının randevuyu iptal etme süreci belirsizdir. İlgili kliniğe gittiğinizde görevli personel, “Hekim bugün yok, bu nedenle randevunuz iptal edildi” şeklinde bir açıklama yapabiliyor. Böyle bir durumda, hastanın itiraz etme ya da yeni bir randevu talep etme hakkı dikkate alınmadan, sürece dahil edilmeden, adeta kapıdan geri çevriliyor.

İletişim eksikliği, sağlıkta şiddetin de önemli tetikleyicilerindendir. Sağlık çalışanları, hizmetin hem vereni hem de alıcısı konumundadır. Bir yandan hasta yükü, diğer yandan sistem baskısı altında ezilmektedirler. Ancak unutulmamalıdır ki, sağlığını kaybetmiş bir kişi, her şeyini kaybetmeye hazır bir ruh halindedir. Bu ruh haliyle sağlıklı iletişim kuramayan bireyler, zaman zaman çözümü şiddette arayabiliyor. Bu, kabul edilemez ama anlaşılabilir bir durumdur. Tam da bu yüzden, çözümün adresi cezadan önce eğitim olmalıdır.

Benim önerim nettir: Hastayı ilk karşılayan tüm personel, yetkili kurumlar aracılığıyla temel iletişim ve kriz yönetimi eğitimi almalıdır. Bu eğitimler belirli aralıklarla yenilenmelidir. Aynı şekilde hekimlere hasta psikolojisi, hastalara ise hekim psikolojisi hakkında kısa ama etkili farkındalık eğitimleri verilmelidir. Konferans salonları, alışveriş alanları ve kantinler planlanırken eğitime zaman ve zemin ayrılmaması, büyük bir ihmaldir.

Psikoloji ve psikiyatri alanında çalışan akademisyenlerin bu konuyla ilgili daha fazla araştırma yapmaları, uzmanlık tezlerini bu alana yönlendirmeleri çok kıymetli katkılar sağlayacaktır. Toplumsal tahammül eşiğimiz her geçen gün düşerken, bu gerilimi azaltacak çözümler üretmek hepimizin görevidir.

Unutmayalım; sadece hastanelerde değil, sokakta, trafikte, okulda ve iş yerlerinde de birbirimize tahammülsüz hale geldik. Oysa biraz empati, biraz eğitim ve biraz güler yüz; sağlıklı bir toplumun temelini oluşturabilir. Bir “merhaba”, bazen bir reçeteden çok daha fazlasıdır.

Sağlıklı günler dilerim…

 

Sağlık Ekonomisi

 

Copyright © 2022 Saglik Gazetesi