Sosyal Barış
Tehlikede… Devletten Hizmet Değil, Yardım Bekleyen Vatandaş Sayısı Neden Artıyor?
Bugün, toplumun
sağlıklı bir geleceğe kavuşmasını ilgilendiren temel hizmetlerde, vatandaşlar
gelirlerine göre kendi kendilerini sınıflandırmış durumdadır. Mevcut sistem
hala bunu yapmalarını zorunlu bırakmıştır. Özellikle eğitim ve sağlık gibi
hayati alanlara baktığımızda, fırsat eşitliğinden giderek uzaklaşıldığı
görülmektedir.
Okul öncesinden
üniversiteye kadar nitelikli eğitim hizmetine erişim, büyük ölçüde ekonomik
imkânlara bağlıdır. Özel anaokulları, ilkokullar, liseler ve üniversiteler,
parası olan ailelerin çocuklarına ayrıcalıklı bir eğitim sunarken; dar gelirli
vatandaşların çocukları kamu okullarında eğitim görmeye çalışmaktadır. Kamu okulları da kendi aralarında çocukların
sınav başarı oranlarına göre sınıflandırılmış konumda. Oysa çocukların
yeteneklerine göre sınıflandırılmaları en doğu olanı değil mi.? Bu tablo,
toplumsal adaleti derinden sarsmakta ve nesiller arası eşitsizliği çocuklukta
başlatmaktadır.
Benzer bir tablo,
sağlık hizmetlerinde de karşımıza çıkıyor. Düşük ve orta gelirli vatandaşlar,
kamu hastanelerinden randevu bulabilirse tedavi olabiliyor. Oysa yüksek gelir
grubuna mensup bireyler, özel hastanelerde hızlı, konforlu ama pahalı hizmete
kolayca erişebiliyor. Parası olan en iyi doktora en kısa sürede ulaşırken,
maddi imkânı olmayan vatandaşlar asistan doktorlar aracılığıyla temel tedaviye
razı olmak zorunda kalıyor.
Hastalar çoğu zaman
tıbbi sekreterlerin yönlendirmesine muhtaç kalıyor; “Bugün doktor yok, yarın
gelin”, “Bu işlemi başka hastanede başlatmışsınız, burada devam edemezsiniz”
gibi uygulamalarla karşılaşıyor. Bu tür yaklaşımlar, çoğu zaman yasa ve
yönetmeliklere dayanmıyor. Üstelik hastane yöneticileri tüm bu aksaklıklardan
izole durumda; makamlarından aranmadıkça ulaşmak neredeyse imkânsız. Oysa
Anayasa, eğitim ve sağlıkta fırsat eşitliğini güvence altına almıştır. Bugün
gelinen noktada, bu ilkenin neredeyse tamamen ortadan kalktığını üzülerek
gözlemliyoruz. Bu durum, tesadüf değil; bir tercihin sonucudur. Son yıllarda
devlet, sosyal refahı artırırken ekonomik kaynak içinde hizmetleri
ticarileştirme yoluna gitmiştir. Ödenen
vergiler yetersiz kalmış en
yüksek vergileri ödemiş olmamıza rağmen. Hemen her kamu kurumu adeta bir ticari
işletmeye dönüştürülmüştür. Oysa gerçek anlamda güçlü bir devlet; halkına eşit
mesafede duran, hakkaniyeti gözeten ve hiçbir yurttaşını “alt sınıf” gibi
hissettirmeyen devlettir.
Bugün milyonlarca
vatandaş, en temel yaşam haklarına ulaşabilmek için devletten adeta “yardım”
bekler hâle gelmiştir. Pek çok aile “Çocuğumu nasıl iyi bir okula
gönderebilirim, tedavimi nasıl karşılayabilirim?” sorularının yanıtını devlette
değil, kendi bütçesinde arıyor. Özel hastaneler fark alıyor kamu şu ürünü
kullanmak isterseniz kendiniz temin etmeniz gerekir deyip hastaya aldırıyor. Bu
yalnızca bireysel bir sorun değil; ülkenin geleceğini tehdit eden yapısal bir
kırılmadır. Önceden Sosyal Güvenlik Kurumu’nun belirlediği fiyatın üzerinde
kimse sağlık ürünü satamazken, bugün –yerli üreticiler hariç– isteyen istediği
fiyata satış yapabiliyor. Bu da kamu düzeninin, özel çıkarlar karşısında ne
denli zayıfladığını gösteriyor.
Halkın devlete olan
güveninin hâlâ büyük ölçüde korunduğuna inanıyorum. Ancak gün geçtikçe bu güvenin
sarsıldığını da üzülerek gözlemliyorum. Benim gördüklerimi devlet
yetkililerinin de görmesini, duymasını ve sorumluluk almasını istiyorum.
Adaletli bir kamu yönetimi, ancak evrensel hukuk ilkeleriyle mümkündür.
Kanunlar kişilere, zümrelere ya da siyasi tercihlere göre değil, adalet
duygusuyla ve eşitlik temelinde uygulanmalıdır. Eğitim ve sağlık başta olmak
üzere kamusal hizmetlerin niteliği, vatandaşın ekonomik durumuna göre
değişmemelidir. Aksi takdirde sosyal barış, toplumsal huzur ve kalkınma hedefleri
yalnızca kâğıt üzerinde kalır.
Bugün, her
zamankinden daha fazla; halkı önceleyen, adaleti temel alan ve insan onurunu
gözeten bir devlet anlayışına ihtiyaç duyuyoruz. Devlet, halkı için vardır. Ve
halkın güven duymadığı bir devletin, uzun vadede güçlü kalması mümkün değildir.
Sağlıklı günler dilerim.