Skip to content
  • 20.08.2025
  • Künye
  • Iletisim
  • Gizlilik

Sağlık Gazetesi

Günlük Sektörel Haberler

  • Anasayfa
  • Teknoloji
  • Gündem
  • Kamu
  • Ekonomi
  • Bilim
  • Eğitim
  • İnsan Kaynakları Duyuruları
Sağlık Ekonomisi

Yardım Bekleyen Vatandaş Sayısı Neden Artıyor?

2025-08-04

Sosyal Barış Tehlikede… Devletten Hizmet Değil, Yardım Bekleyen Vatandaş Sayısı Neden Artıyor?

Bugün, toplumun sağlıklı bir geleceğe kavuşmasını ilgilendiren temel hizmetlerde, vatandaşlar gelirlerine göre kendi kendilerini sınıflandırmış durumdadır. Mevcut sistem hala bunu yapmalarını zorunlu bırakmıştır. Özellikle eğitim ve sağlık gibi hayati alanlara baktığımızda, fırsat eşitliğinden giderek uzaklaşıldığı görülmektedir.

Okul öncesinden üniversiteye kadar nitelikli eğitim hizmetine erişim, büyük ölçüde ekonomik imkânlara bağlıdır. Özel anaokulları, ilkokullar, liseler ve üniversiteler, parası olan ailelerin çocuklarına ayrıcalıklı bir eğitim sunarken; dar gelirli vatandaşların çocukları kamu okullarında  eğitim görmeye çalışmaktadır.  Kamu okulları da kendi aralarında çocukların sınav başarı oranlarına göre sınıflandırılmış konumda. Oysa çocukların yeteneklerine göre sınıflandırılmaları en doğu olanı değil mi.? Bu tablo, toplumsal adaleti derinden sarsmakta ve nesiller arası eşitsizliği çocuklukta başlatmaktadır.

Benzer bir tablo, sağlık hizmetlerinde de karşımıza çıkıyor. Düşük ve orta gelirli vatandaşlar, kamu hastanelerinden randevu bulabilirse tedavi olabiliyor. Oysa yüksek gelir grubuna mensup bireyler, özel hastanelerde hızlı, konforlu ama pahalı hizmete kolayca erişebiliyor. Parası olan en iyi doktora en kısa sürede ulaşırken, maddi imkânı olmayan vatandaşlar asistan doktorlar aracılığıyla temel tedaviye razı olmak zorunda kalıyor.

Hastalar çoğu zaman tıbbi sekreterlerin yönlendirmesine muhtaç kalıyor; “Bugün doktor yok, yarın gelin”, “Bu işlemi başka hastanede başlatmışsınız, burada devam edemezsiniz” gibi uygulamalarla karşılaşıyor. Bu tür yaklaşımlar, çoğu zaman yasa ve yönetmeliklere dayanmıyor. Üstelik hastane yöneticileri tüm bu aksaklıklardan izole durumda; makamlarından aranmadıkça ulaşmak neredeyse imkânsız. Oysa Anayasa, eğitim ve sağlıkta fırsat eşitliğini güvence altına almıştır. Bugün gelinen noktada, bu ilkenin neredeyse tamamen ortadan kalktığını üzülerek gözlemliyoruz. Bu durum, tesadüf değil; bir tercihin sonucudur. Son yıllarda devlet, sosyal refahı artırırken ekonomik kaynak içinde hizmetleri ticarileştirme yoluna gitmiştir. Ödenen  vergiler yetersiz kalmış  en yüksek vergileri ödemiş olmamıza rağmen. Hemen her kamu kurumu adeta bir ticari işletmeye dönüştürülmüştür. Oysa gerçek anlamda güçlü bir devlet; halkına eşit mesafede duran, hakkaniyeti gözeten ve hiçbir yurttaşını “alt sınıf” gibi hissettirmeyen devlettir.

Bugün milyonlarca vatandaş, en temel yaşam haklarına ulaşabilmek için devletten adeta “yardım” bekler hâle gelmiştir. Pek çok aile “Çocuğumu nasıl iyi bir okula gönderebilirim, tedavimi nasıl karşılayabilirim?” sorularının yanıtını devlette değil, kendi bütçesinde arıyor. Özel hastaneler fark alıyor kamu şu ürünü kullanmak isterseniz kendiniz temin etmeniz gerekir deyip hastaya aldırıyor. Bu yalnızca bireysel bir sorun değil; ülkenin geleceğini tehdit eden yapısal bir kırılmadır. Önceden Sosyal Güvenlik Kurumu’nun belirlediği fiyatın üzerinde kimse sağlık ürünü satamazken, bugün –yerli üreticiler hariç– isteyen istediği fiyata satış yapabiliyor. Bu da kamu düzeninin, özel çıkarlar karşısında ne denli zayıfladığını gösteriyor.

Halkın devlete olan güveninin hâlâ büyük ölçüde korunduğuna inanıyorum. Ancak gün geçtikçe bu güvenin sarsıldığını da üzülerek gözlemliyorum. Benim gördüklerimi devlet yetkililerinin de görmesini, duymasını ve sorumluluk almasını istiyorum. Adaletli bir kamu yönetimi, ancak evrensel hukuk ilkeleriyle mümkündür. Kanunlar kişilere, zümrelere ya da siyasi tercihlere göre değil, adalet duygusuyla ve eşitlik temelinde uygulanmalıdır. Eğitim ve sağlık başta olmak üzere kamusal hizmetlerin niteliği, vatandaşın ekonomik durumuna göre değişmemelidir. Aksi takdirde sosyal barış, toplumsal huzur ve kalkınma hedefleri yalnızca kâğıt üzerinde kalır.

Bugün, her zamankinden daha fazla; halkı önceleyen, adaleti temel alan ve insan onurunu gözeten bir devlet anlayışına ihtiyaç duyuyoruz. Devlet, halkı için vardır. Ve halkın güven duymadığı bir devletin, uzun vadede güçlü kalması mümkün değildir.

Sağlıklı günler dilerim.

Sağlık Ekonomisi

 

Copyright © 2022 Saglik Gazetesi