Günümüzün en önemli sağlık problemlerinden biri olan obezite, sadece estetik bir sorun değil, kronik bir hastalık olarak değerlendiriliyor. Türkiye’nin, obezite oranı açısından dünyada 17’nci sırada, Avrupa’da ise birinci sırada yer aldığını belirten İstanbul Atlas Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölüm Başkanı Prof. Dr. M. Emel Alphan, enerji alımının artmasının nedenlerini aşırı yağlı ve yüksek enerjili fast-food tarzı beslenme, ev dışında yemek yeme alışkanlığının artması, şeker yerine fruktoz bazlı şekerlerin içeceklerde kullanılmasının artması, porsiyonların büyümesi ve internetteki moda diyetlerin kullanılması olarak sıraladı. Alphan’a göre, obezitenin önlenmesinde toplumun sağlıklı beslenme konusunda eğitilmesi ve fiziksel aktivitenin artırılarak bir davranış biçimine dönüştürülmesi gerekiyor.
İstanbul Atlas Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölüm Başkanı Prof. Dr. M. Emel Alphan, 17 Mayıs Avrupa Obezite Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada obezitenin uzun süreli pozitif enerji dengesinin sonucu olarak vücutta yağ dokusunun aşırı artması ve yağların depolanmasıyla (esas olarak TG) oluşan kronik bir sağlık sorunu olduğunu söyledi.
Obezite, sadece estetik bir sorun değil…
Obeziteye
sadece estetik bir sorun olarak bakmanın doğru olmadığını vurgulayan Prof. Dr.
Alphan, “Çünkü obezite, diyabet, kalp-damar hastalığı, hipertansiyon ve bazı
kanser türleri için en önemli risk faktörlerinden birisidir. Dünya Sağlık
Örgütü’nün (DSÖ) veri tabanına göre; Avrupa’daki yetişkinlerde hipertansiyonun
yüzde 55’inden, kalp hastalıklarının yüzde 35’inden, Tip 2 diyabetin yüzde
80’inden obezite sorumludur ve bunların her yıl 1 milyondan fazlası ölüm ile
sonuçlanmaktadır” dedi.
BKİ yükseldikçe hastalık riski yükseliyor
Obezite
ile fazla kilolu olmanın birbirinden farklı olduğunu belirten Prof. Dr. Alphan,
“Obezite ile fazla kilolu olmak aynı şey değildir. Obezitenin
değerlendirilmesinde kullanılan Beden Kütle İndeksi (BKİ) adı verilen,
insanların vücut ağırlığının (kg), boy uzunluğunun (m cinsinden) karesine
(BKI=kg/m2) bölünmesiyle elde edilen bir değerdir buna göre elde
edilen sonuçlarla insanların ağırlıkları değerlendirilir. Aşağıdaki tabloda BKİ
sınıflandırılması ve sağlık açısından değerlendirilmesi verilmiştir. Buna göre
hafif şişmanlık (kiloluluk), BKİ’nin 25-30 kg/m2 arasında olmasıdır
ve bu kişilerde hastalık riski artmaya başlamış, BKİ 35 kg/2’nin
üzerinde ise hastalık riski çok yükselmiştir” uyarısında bulundu.
Obezite, vücuttaki yağlanmanın artmasıdır
BKİ’nin
bazı durumlarda da yüksek olabileceğini belirten Prof. Dr. Alphan, “BKİ’nin
yüksek olması, her zaman obeziteyi göstermez. Unutulmamalıdır ki obezite
vücuttaki yağlanmanın artmasıdır. Düzenli spor yapanlarda ya da elit
sporcularda kas dokusunun artışı nedeniyle BKİ yüksek çıkabilir fakat BKİ’nin
yüksek çıkması sporcuların obez oldukları anlamına gelmez ve aşağıdaki
değerlendirme sporcular için kullanılamaz” dedi.
Bel çevrenizi mutlaka ölçün
Bel
çevresi ölçümünün önemini vurgulayan Prof. Dr. Alphan, “Bel çevresi ölçümü de
hastalık riskinin önemli bir göstergesidir. Sağlıklı olabilmek için bel
çevresinin kadınlarda 88 cm’nin altında, erkeklerde ise 102 cm’nin altında olması
gerekir” dedi.
Obezite oranında Avrupa’da birinciyiz
Türkiye’nin, obezite oranı açısından
dünyada 17’nci sırada, Avrupa’da ise birinci sırada yer aldığını belirten Prof.
Dr. Alphan, “2024 yılında Türkiye'de 15 yaş ve üzeri nüfusun yüzde 32,1'inin
obez, yüzde 34,6'sının ise fazla kilolu olduğu, toplamda ise bu oranının yüzde
66,7 ye ulaştığını söylemek mümkün. Türkiye’de
obeziteye ilişkin hastalıklardan olan diyabet, koroner kalp hastalığı, felç ve
kanserden 2,4 milyon kişinin etkilendiği Dünya Sağlık Örgütü’nün-2024 raporunda
belirtilmiştir” diye konuştu.
Neden bu kadar kilo alıyoruz?
Toplum
geneline bakıldığında geçmiş kuşaklara göre daha kilolu olmamızın nedenlerine
değinen Prof. Dr. M. Emel Alphan, yaşam
şeklindeki değişikliklere dikkat çekti. Prof. Dr. Alphan, “Obezite,
aşırı enerji tüketimi, yetersiz enerji harcaması (sedanter yaşam tarzı, Bazal
Metabolizmanın düşük olması veya halk arasındaki tanımıyla metabolizmanın yavaş
olması) veya her ikisinin neden olduğu uzun süreli enerji dengesizliği ile kişinin
genleri ve çevresi arasındaki kompleks etkileşimlerinin bir sonucu olarak
gelişen kronik bir hastalıktır. Obezite, sedanter yaşam tarzı ve aşırı besin
alımını destekleyen sosyo-kültürel çevrede gelişir” dedi.
Ev dışında yemek ve büyük porsiyonlar kilo aldırıyor
Enerji
alımının artması ve enerji harcanmasının azalması ile dokularda yağ birikimi
olduğunu ifade eden Prof. Dr. Alphan, şunları söyledi:
“Enerji
alımının artmasının nedenleri arasında son yıllarda yaygın olan tüketilen aşırı
yağlı ve yüksek enerjili fast-food tarzı beslenme, ev dışında yemek yiyenlerde
artış olması, şeker yerine fruktoz bazlı şekerlerin içeceklerde kullanılmasının
artması, porsiyonların büyümesi ve ayrıca internetteki moda diyetlerin
kullanılması ile aniden aşırı kilo vermeler ve hatalı diyetin bırakılması ile
aşırı kilo alımının olması, beslenme ile ilgili yapılan hatalar olarak
sayılabilir. Besinlerle aşırı enerji tüketimi, araba kullanımının artması,
yürüyen merdivenler ve asansörler nedeniyle fiziksel aktivitenin yetersizliği
ile birleşince obezite kaçınılmaz olarak artmaktadır.”
Obezitenin altındaki faktörler iyi tespit edilmeli!
Obezitenin
diğer nedenlerine de dikkat çeken Prof. Dr. M. Emel Alphan, “Obeziteyi sadece
aşırı beslenme ve fiziksel aktivitenin azalmasına bağlamak doğru değildir.
Obezitenin diğer nedenleri arasında; genetik faktörler, hormonal nedenler, bazı
hastalıklar, çevresel faktörler, psikolojik faktörler, çeşitli ilaçların
kullanımı, uyku bozuklukları (vardiyalı çalışma), sosyo-ekonomik faktörler,
ilkim değişikliği gibi faktörler de sayılabilir. O yüzden öncelikle obeziteye
neden olan altta yatan faktörün tespitinin yapılması ve ona göre tedavi
edilmesi gereklidir. Obeziteye neden
olan pek çok faktörün varlığından dolayı obezitenin tedavisi de oldukça zordur”
dedi.
Bilinçlendirme ve hayata geçirme önemli
Obezitenin
önlenmesinde bireysel ve toplumsal bilinçlenmenin önemini vurgulayan Prof. Dr.
Alphan, şunları söyledi: “Obezitenin önlenebilmesi için bireylerin, bireyleri
oluşturan ailenin ve dolayısıyla bütün toplumun sağlıklı beslenme ve fiziksel
olarak hareketli olması için bilinçlendirilmesi, eğitilmesi ve hem sağlıklı
beslenmenin hem de hareketli olmanın davranış biçimine dönüştürülmesi gerekir.
Bunu başarmak çok zordur. Bütün toplumlarda obezite ile mücadele programları
vardır ama obezite ile ilgili belirlenen hedefe ulaşmanın gerçekten çok zor
olduğu hemen hemen bütün toplumlarda giderek artan obezite prevalansından
anlaşılmaktadır.”
Sağlıklı beslenme ve hayat tarzı değişikliği şart
Obezitede
birinci tedavi yönteminin sağlıklı beslenme ve fiziksel olarak aktif olmayı da
içeren hayat tarzı değişikliği olduğunu vurgulayan Prof. Dr. M. Emel Alphan,
“Sağlıklı beslenme; az yağlı süt ve ürünleri, yağsız et, balık, tavuk, yumurta
ile kurubaklagiller ve az miktarlarda kabuklu kuruyemişleri de içeren, rafine
olmayan tam tahıllardan ve günde 5-10 porsiyon sebze ve meyveden oluşan bir
beslenme modelidir. Doymuş yağ ve trans yağ içermeyen, az miktarda bitkisel
sıvı yağ (zeytinyağı ve diğer bitkisel yağların karışımı) kullanılarak
yemeklerin yapılması ve şeker ve şekerli besinler ile içeceklerin minimum
düzeyde alınması ve su tüketiminin arttırılması da enerji dengesi ve obeziteye
bağlı hastalık risklerini en aza indiren bir yaklaşım olacaktır. Bu tarz
beslenme modelleri, tüm dünyada sağlıklı olduğu kabul edilmiş olan Akdeniz
Diyeti, DASH Diyeti ile vejetaryen beslenmedir” dedi.
Popüler diyetler hastalık riski oluşturuyor
Popüler diyetler konusunda da uyarıda bulunan Prof. Dr. M. Emel Alphan, sözlerini şöyle tamamladı: “Zayıflamak amacıyla popüler diyetlere yönelmek (Aralıklı açlık diyetleri, Ketojenik diyet, Kan Grubu diyetleri, Alkali diyet veya tek besin diyetleri vb.) kısa vadede zayıflamayı sağlasa da bu tür diyetlerin uzun vadede uygulanabilirliği ve ömür boyu sürdürülebilir olması mümkün olmadığı gibi bazı hastalıkların oluşturma riskini arttırdıkları da bir gerçektir.”
Tablo: Vücut Ağırlığının
Değerlendirilmesi (DSÖ)
Beden
Kütle İndeksi (BKİ) |
Sınıflandırma |
Sağlık
açısından değerlendirme |
? 18,5 kg/m2 |
Zayıf |
Riskli |
18,5-24,9 kg/m2 |
Normal |
Sağlıklı |
25,0-29,9 kg/m2 |
Hafif şişman
(kilolu) |
Hastalık riski
yüksek |
30,0-34,9 kg/m2 |
10 Şişman (obezite) |
Hastalık riski
yüksek |
35,0-39,9 kg/m2 |
20 Şişman
(obezite) |
Hastalık riski çok
yüksek |
40,0-44,9 kg/m2 |
30 Şişman
(0bezite) |
Hastalık riski çok
yüksek |
? 45 kg/m2 |
Aşırı şişman (Morbid
Obez) |
Hastalık riski aşırı
yüksek |